Geyveli gazeteci-yazar Karacaören'i yazdı

İstanbul'da yaşayan, aslen Geyve Doğançaylı olan, gazeteci-yazar Mehmet Sönmez, Geyve Karacaören köyünü yazdı.

Geyveli gazeteci-yazar Karacaören'i yazdı
15 Nisan 2025 - 10:19
İşte Mehmet Sönmez'in yazısı;

KARACAÖREN'DE BİR GÜN
Kasabanın Perşembe günü kurulan pazar yerinin en hareketli yeri kapalı kısmıdır. Bir de pazarın dar, eski bir sokağa doğru uzayan kısmı vardır ki, buraya “köylü pazarı” derler. Pazarın bu kısmını farklı kılan, şalvarlı, eli nasırlı kadınların kendi ürettikleri, yetiştirdikleri meyve ve sebzeleri satmalarıdır. “Üreticiden tüketiciye” denilen bu olsa gerek.
Hep duyardım, Karacaören diye bir köy varmış, bu kadınlar oradan pazara gelirmiş. Bu köyden eşime de bahsetmiştim. O da bu pazardan alışveriş yapmadan pazarı yapmış saymazdı.
Bu köyün kazanın en uzak köyü olduğunu bir bayram sonrasında buraya gittiğimde öğrendim. Merak bu, uzak tanır mı? Havanın güneşli olduğu bir pazar günü hatunla yola koyuldum. Köy, uzak olduğu kadar en yüksek yayla köylerinden biri. Varmak için birçok köyü geçtim. Köyün yolu otobandan daha iyi, yeşille, taze çiçeklerin açtığı devasa tarlaların ortasından döne döne ilerliyorum. Araba sürmekten ilk defa böyle bir yolda zevk aldığımı hissediyorum.
Derken, uzun yemyeşil çayırların mavi gökyüzüyle buluştuğu dümdüz arazide ilerliyorum. İleride ev kümesi gördüğümde köye geldiğimi anladım. Yaklaştıkça, dört beş kadının köyün meydanında muhabbet ettiği anlaşılıyordu. Selam vererek yanlarına vardım. Anadolu kadınının anaç yüzü içimizi ısıttı.
Köye gelirken yolun ikiye ayrıldığı, solunda iki katlı, uzun mu uzun, güzel bir bina dikkatimi çekmişti. Böyle kerpiçten evlerin olduğu köyde böyle bir bina ne olabilirdi diye merakım, öncelikli bu binayı görmekti. Yaklaştıkça, duvardaki tabelada “Karacaören İlkokulu” yazıyordu. Camları taşla kırılmış, giriş kapısının zinciri kırılmış, aralanmıştı. İçim burkuldu. Kadınlara okulu sordum. Köyde yaşlı nüfus olduğunu, gençlerin olmadığını, okulun kapalı olduğunu söylediler.
“Peki neden bu okulu yaptılar?” diye sorduğumda, içlerinde en yaşlısı olan 85 yaşındaki kadından cevap geldi:
— Ne olacak, devlete zarar…
Bana iki kelimeyle cevabın okkalısını verdi.
Biraz muhabbetten sonra ayrıldım. Köyün biraz ilerisinde daha kalabalık ev topluluğu görünce oraya yöneldim. Burası, kerpiç evlerin daha yoğun olduğu, köyün en eski yerleşim yeri imiş.
Meraklı meraklı, sanat eseri olan bu evleri seyrederken köyün sessizliğini bozan çocukların oynadığı traktör kasasına doğru ilerledim. Çocuklar iki adımda yanıma geldiler. Bayram için şehirden akrabalarının yanına geldiklerini söylediler. Ben de öyle tahmin etmiştim.
Biraz ileride dumanların yükseldiğini görünce orada bir fırın olduğunu söylediler. Fırının başında kadınlar kendileri için ekmek pişiriyorlardı. Köy yerlerinde erkeklerin bu tür alanlara yaklaşmasına pek hoş bakılmaz; bu yüzden eşim benden önce o tarafa yöneldi. Malum, köyde her şeyi kendileri yapıyorlardı. Biraz muhabbetten sonra köyden birisi olmuştuk. İçi cevizli, sıcak, tereyağlı çöreklerden ikram ettiler.
Çöreklerdeki koku, nezhet; bizi çocukluk yıllarımıza geri götürdü.
48 yaşında, kazaya hiç gitmeyen Leyla abla, bu köyde her şeyi kendi elleriyle yapan, becerikli mi becerikli, maharetli mi maharetli, toprağın anası gibi karşımda duruyordu. Yüzünden mutlu olduğu, her halinden belli oluyordu.
Gözüm hep sanat eseri gibi duran antik kerpiç evlerin üzerindeydi. Çoğunu hayvan ahırı yapmışlar. Yeni yaptıkları evler ise bu evlerin yanında gecekondu gibi duruyordu. Bu evlerde ne hayatlar yaşanmıştır diye düşünürken yola koyuldum; zamanı geldi.
Sizi kısa bir sürede bağrına basan, ikrama boğan, bu millete has olan meziyetlerin yaşandığını, yaşatıldığını görünce ayrılmak daha zor oldu. Yol üstündeki çeşmeden avuç avuç sular içtik, termoslarımızı doldurduk.
Karacaören, bir fotoğraf karesine sığmayacak kadar derin,
bir anıya düşecek kadar samimi bir köy.
Zamana direnmeye, merhameti, ikramı, misafirperverliği,
kısacası insanlığın ruhunu yitirmeyen bir köy olarak iz bıraktı.
Karacaören, yorgun gönüllerde sessiz bir sığınaktır.
Bu haber 1542 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Recep Bora DİNÇ
    2 hafta önce
    Hocam; kaza derken? Geyve İlçesi bir zamanlar Kocaeli'ye de bağlı olan Sakarya İlinin en eski ilçelerinden biridir.