Reyhan Karagöz Çetin

Reyhan Karagöz Çetin


Kadınca

07 Temmuz 2022 - 12:49

Kimine göre basit ve sıradan olan şeyler birilerine ulaşılmaz olabiliyor. Herkesin farklı bir hikayesi bir özlemi var mutlaka. Elde ettikten sonraki buruk gülümsemeler, iç çekişler, o kavuşma sancılarını, süreç içinde gösterilen sabır veya gayreti ne güzel gösteriyor.

Kendi hikayeme dönersem aklıma ilk gelen saçlarım oluyor. Saçlarına esaret yaşatmayanların beni anlamasını beklemiyorum.

Çocukluğun, varlığa, nesne ve olgulara ad koyma gereği duymadan yaşanan o büyülü dünyasında, rüzgarın seviciliğini en doğalından yaşadım. Yağmurda ıslanan saçım için Tanrıya şükretmedim. Öyle sıradandı ki yaşadığım. Toprak kokusundan da bihaberdim o zamanlar. İsimsiz bir güzellik ciğerlerime bayram ettirirken sorumsuz, sorunsuz, beklentisiz günlerin kocaman bir sabun köpüğü, beni içinde döndürmekteymiş; bilmiyordum.

Zavallı saçlarım; kırk yıla varan esaretin sonunda, özgürlüğüne kavuştuğunda, artık duru bilincim rüzgâra aşk şiirleri yazıyordu. Yağmurda ıslanan çiçekleri, dudaklarım kurulamak istiyordu. Kulağıma ilişen gelincik şarkılar söylüyor, papatya tacım bana Ece'm diye hitap ediyordu.

O esareti yaşamadan varır mıydım bunca güzelliğin tadına, bilmemki.

Bu süreç gerekli idiyse de bunca uzun olması gerekli miydi bilmem. Şimdi turuncuya dönen, canım sıkılınca mor, kızıl, sarı oluverip gönlümü yapmaya çalışan saçlarım, mutluluk sebebim. Kirpiklerime değen kaküllerimle, ayna karşısında az mı oynaştık; şimdi gerçek sevgili olmanın hazzıyla doluyuz, ne mutlu bize.

Denizle dostluk kurmak da uzun zaman aldı. Önceden uzaktan izlerdim kendisini. Kucağına atılmaktan korkardım. Güven eksikliğiydi muhtemelen. İki teker üzerinde yerden kesilen ayağım beni nasıl ürküttüyse; ayağımın gaza basmasıyla altımdan kayıp giden yer beni nasıl dehşete düştürdüyse, denizin ayaklarımı yerden kesmeye kalkması da öyle korkuttu. Emeklediğim günler çok uzakta kalkmıştı. Ellerim ve ayaklarımı beraber kullanarak ilerlemek bana imkansız görünüyordu. Ama sonra başardım. Her ne kadar suyun üzerinde bir tül gibi süzülemesem de bedenimi okşayan, başımın üzerinden atlayıp bana şakalar yapan denizle artık dostuz.

İnsan farkına varamadan elinden kaçırıyor yaşanası nice güzelliği. Kim bilir daha da neler var, tadına varamadığım.

Elli yaşıma girerken yeni hedefler koymuştum kendime. Bir dönüm noktası oluşturmuştum kendimce. Özel bir yaş olduğunun farkındaydım ve güzel olsun istiyordum. Başardıklarım var, biraz da başaramdıklarım. Ama kendimi eskisinden daha çok beğeniyor ve seviyorum; bu bir gerçek.

Şimdilerde altmışlı yaşlara gebeyim. Annem gibi daha gelmeden sayıklamaya başladım altmışları. Gerçi ne kaldı ki şunun şurasında. Yirmili yaşlarıma göre daha çılgın daha cesurum. Hayattan ne istediğimin farkındayım. Bir yandan da zihnime kazılan ezberleri bozmakla meşgulüm.

İnanç ibadet ve yaşam dengesinde, mantıksal ilişkiler kurmaya çalışıyorum. Deneyimlerim, tanık olduklarım, okuduklarım en güzel kılavuz.

Bana akıl verenlerin söyledikleri ile eylemleri arasındaki çelişki de birer gösterge. Her ne kadar hocanın dediğini yap, gittiği yoldan gitme gibi bir söylemle doldurulduysak da, bu tutarsızlığın farkındayım. Okuduklarına inanmayanların anlattıkları, yol gösterici olmamalı.

Formaliteler, belgeler de silikleşti, değersizleşti gözümde. Gönül sözleriyle avunuyorum.

Bir yastık, iki yüzük, bir kırmızı kurdele, bir senet olmamalı ilişkinin temeli. Birbirinde iz bırakan gülüşler, hendek açan sözler değerli. Sevginin aşkın taktığı kanatlarla uçmak varken boyunduruk altına girmek olmamalı ilişkinin esası. Hiçbir zorlayıcılık olmadan birbirine akan zihin ve gönül birbirini bulduysa nemümkün ayrılık.

Zamandan ve mekandan münezzeh Aşk, insanları öyle bir bağlar ki, mahkeme kapılarında paçavraya dönen evlilik senetleri kendinden utanır.

Değer yargılarımız, kıymetlilerimiz belirliyor yaşamın manasını. Bencillikten uzak sevgiler, cimrilik bilmeyen aşıklar, sufilik yolunda yürüyen erenleri çoğaltır. Akmayan nehir, doğmayan güneş, batmayan ay gibi kısırlaşır seviler, tahakküm altına girdiğinde.

Alışkanlıklardan uzak yaşamlar, bitmeyen sevinçler doğurur her gün. Bize yalnızca "yaşamak çok güzel" diye çığlık atmak kalır.

Reyhan Karagöz Çetin
 

Bu yazı 875 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum