Arif Öztürk

Arif Öztürk


Milli Mücadele'de Geyve (10)

13 Mayıs 2020 - 02:28

ANZAVUR KUVVETLERİ GEYVE’YE SALDIRIYOR

Anzavur, 15 Mayıs 1920 günü Geyve Boğazı’na saldırmış, ilk anlarda başarı elde eder gibi olmuş olduğundan İstanbul’a başarısını belirten bir telgraf çeker. Fakat milli kuvvetlerin direnişi ve taarruzu neticesinde kuvvetleri dağılan Anzavur, Adapazarı’na çekilir. Ertesi günü Adapazarı’ndan Sapanca’ya gelir. Burada dağılmış olan kuvvetlerini toplar. Sapanca’da önceden konuşlanmış olan Kuva-yı İnzibatiye’ye ait piyade alayı ve topçu kuvveti ile birlikte Sakarya’nın batısındaki milli kuvvetlere saldırıya geçer. Fakat bir sonuç alamaz.

17 Mayıs 1920 günü Anzavur 300 kadar süvari ile Sapanca’dan İkramiye Köyü üzerinden, Köprübaşı Köyü istikametinden Geyve İstasyon’a saldırır. Bu beklenmedik duruma milli kuvvetler hazırlıksız yakalanır. Çünkü milli kuvvetler Geyve Boğazı’nda bulunmaktadır. O anda Geyve İstasyon mıntıkasında 30 kişi kadar bir kuvvet vardır. Bu otuz neferden biri de Geyve Günhoşlar Köyünden Hüseyin’dir.(Yıldırım) Bu kuvvet (Alifuatpaşa’daki ) taş köprünün Geyve ucuna konuşlanır. Ali Fuat Paşa ve yaveri İdris efendi bir top ve bir makineli tüfekle Parlo Tepeye konuşlanır. Anzavur Köprübaşı Köyü’ne geldiğinde Ali Fuat Paşa topu ateşler. Biraz duraksayan Anzavur, kuvvetleriyle Geyve İstasyon’u işgal eder. Buradan Geyve’ye saldırmak üzere köprüye yönelir. Taş köprünün namazgah tarafında konuşlanan otuz yiğit iki saat boyunca direnir. Çok şiddetli bir çatışma olur. İki saat sonra, Geyve boğazında bulunan süvari bölüğü, Demirci Mehmet Efe’nin atlı zeybekleri ve Dayı Mesut’un müfrezesi yetişerek çatışmaya iştirak ederler. Anzavur kuvvetleri büyük kayıp vererek geri çekilmek zorunda kalır. Bunun üzerine Milli Kuvvetler topçu ve makineli tüfeklerin desteğiyle karşı taarruza geçerler. Bu çarpışmalar sırasında Anzavur, yıkılan atının altında kalarak ayağından yaralanır. Sonuçta Anzavur büyük kayıplar vererek Adapazarı’na döner. O gün yaşananları Ali Fuat Cebesoy ‘’Milli Mücadele Hatıraları’’ kitabında şöyle yazar:

’İki üç saat sonra gelecek Refakat Süvari Bölüğüm ile zayıf mevcutlu bir istikam müfrezesi, ambarda bir adi cebel topu, bir makineli tüfekten başka çıkarabileceğimiz kuvvet yok. Derhal tedbirlerimi aldım. İstikam Müfrezesini Geyve İstasyon’daki Sakarya Nehri’nin müdafaasına görevlendirdim. Yaverim İdris Efendi, ambar işçilerinin yardımıyla ambardan topu ve makineli tüfeği taşlı tepeye (Parlo Tepe) çıkardık. Hem Anzavur’a hem de arkamızdaki Rum köylerine karşı mevkiimizi koruyacaktık. Topun başına ben, makineli tüfeğin başına yaverim İdris Efendi, Sakarya Köprüsü’nün müdafaası için İstihkâm Müfrezesi kumandanı Mekki Efendi geçti. Anzavur Köprübaşı Köyü’ne gelince topla başarısız bir atış yaptım. Anzavur kuvvetleri biraz durduktan sonra dağınık vaziyette istasyona doğru hareketlendiler. İdris Efendi’nin makineli tüfek atışı ve top atışım tesir etmişti. Asileri yarım saat kadar oyalamıştık. Bundan sonra İstasyona giren Anzavur, köprüye hücum etti. Çatışma iki saat kadar sürdü. Bu sırada Süvari Bölüğü, Dayı Mesut Bey Müfrezesi (15 kişi) yardıma gelmişlerdi. Daha sonra Demirci Efenin atlı zeybekleri yetişmişti. Öğleden sonra topçu ve makineli tüfeklerin yardımıyla asileri sıkıştıracak mahiyete taarruz başarılı oldu. Anzavur bir hayli kayıp vererek bir daha karşımıza çıkmamak üzere geldiği istikamete kaçmıştır. ‘’

Bu çatışmalar olurken Geyve merkezde top, makineli tüfek sesleri halk arasında büyük bir panik yaşanmasına neden olmuştur. Dedem Ali (Annemin babası) o sırada Geyve Ziraat Bankası’nı korumakla görevli jandarmadır. O gün olanları şöyle anlatmıştı. ‘’ Halk panik içine girdi. Herkes yanına alabileceği eşyalarını alıp, genellikle kadınlar ve çocuklar Taraklı istikametine doğru kaçmaya başladı. Bankada parası olanlar paralarını almak için hücum etti. Komutanım bana kimseyi bankaya almamam için emir verdi. Saldırının bertaraf edildiği haberi duyulunca Geyve’yi terk eden ahali sevinç içinde geri döndü’’

Bu sırada İstanbul’un fiilen işgali nedeniyle okulları yetimhane yapılan dört yüz Harp Okulu öğrencisi milli mücadeleye katılmak için İzmit istikametinden Geyve’ye ulaşma çabası içindedirler. Yol güzergahı olan İzmit, Adapazarı, Sapanca mıntıkaları Asi ve Kuva-yı İnzibatiye kuvvetlerince işgal altında olduğundan Keltepe Dağları’nı aşarak Akhisar (Pamukova) Yayla’sına varırlar. Pamukova halkı 400 Harp Okulu öğrencilerinin geldiğini duyunca genç ihtiyar, kadın erkek ellerine bayrak alarak, davullu zurnalı karşılamaya giderler. Pamukovaya gelen bu gençler, Geyve istasyonunda Anzavur’la yapılan çatışmaya katılmak için Pamukova’dan Geyve’ye hareket ederler. Pamukova’dan Geyve’ye yürüyüş esnasında Anzavur Milli Kuvvetlere karşı yenilip kaçmıştır. Geyve İstasyonu’na varan bu öğrenciler bayrağı ve Geyve toprağını öperek oradaki Milli Kuvvetlere heyecanla sarılmışlardır.

Bu Harp Okulu öğrencilerinden biride Cevat Kazım’dır. Cevat Kazım anılarında Geyve’ye varışlarını şöyle anlatıyor. ‘’Her biri bir tepede bulunan Laz evlerinin dağlara yayılan köylerinde sade mısır ekmeğiyle geçinerek iki gün yürüyüşle Akhisar yaylasına vasıl olduk. Milli çetelerin geldiğini köylülerden haber alan Akhisarlılar (Pamukova) genç ihtiyar, kadın, erkek, memur, zabit ellerinde küçüklü büyüklü bayraklarla (ve davul zurnanın) imanlı ahangiyle bize doğru geliyorlardı. Davulların sesine milli cenk duygusu kadar yakışan top sesleri sol tarafımızdan geliyor. Geyve Köprüsü’nde Çerkesler ve Kuvayı İnzibatiyecilerle Ali Fuad Paşa kuvvetleri vuruşuyordu. Anadolu toprağına ve Anadolu cephelerine kavuşan dört yüz kişi İzmir’in işgalinden beri ruhlarında coşan bir ihtiyaçla koşarak istikbâl edenlere sarıldı, bayraklarını öptü.’’ Geyve'de bir müddet istirahat eden bu öğrencilerin bir kısmı bölgedeki askeri birliklerde görevlendirilirken, büyük bir kısmı da Ankara’ya gönderilmiştir.

Arif Öztürk

Bu yazı 3789 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum