Ali Çetinkaya

Ali Çetinkaya


Bize bir Ertuğrul gerek

27 Nisan 2022 - 07:58

 İnsanın, karakter ve vatan sevgisi duygusunun geliştirilmesinde, o insanın mensup olduğu milletin tarihindeki ders verici olayları nakletmekten daha tesirli bir yol yoktur.

    Dünya kurulduğundan beri var olan Türk Milleti’nin tarihinde de bir çok ders verici, ibret alınacak olaylar, değerli şahsiyetler belkide en çok Türk Milleti’nde mevcuttur.

    Orta Asya’da Ötüken’de başlayıp, Avrupa’nın Alplerine kadar uzanan maceramızda, bayrağımız, Oğuz Han’dan, Mete Han’a, Bilge Kağan’dan Atilla’ya, Alpaslan’dan, Ertuğrul Gazi’ye, Osman Bey’den  Fatih Sultan Mehmet’e Kanuni Sultan Süleyman’dan Atatürk’e elden ele dünyanın dört bir yanını dolaşmış, son yüz yıldan beri de Anadolu’da Türkiye Cumhuriyeti ile kökleşirken, yaşanan binlerce olay, savaşlar, yokluklar, sıkıntılar aşılarak günümüze ulaşmış Büyük Türk Milleti’nin tarihi şahsiyetleri Milletimize yol gösterip, önderlik etmişlerdir.

     Son yıllarda türeyen bir  güruh, Türk tarihinden habersiz, Osmanlıcı kesilmesine rağmen, 2. Abdülhamit ile Vahdettin'den başka padişah tanımayıp, karşılaştığımız zorluklara, sıkıntılara örnek diye Arap soyundan gelen bazı şahsiyetlerin, bilmem ne hazretleri şöyle yatardı, bilmem ne hazretleri yemeği böyle yerdi gibi dertlerimize derman olmaktan uzak örnekler vere dursun, size değerli Türk büyüğü, Osmanlı Devleti’nin temellerini atan Ertuğrul Gazi’nin bir büyük sorunu nasıl çözdüğünden bahsedeyim.

    Kayı boyu’nun Söğüt’e gelip çadırlarını kurduğu ilk zamanlardı. Her şey yolunda giderken, bir anda ard arda ölümler başladı. Sapasağlam çocuklar, kadınler erkekler bir anda hastalanıp kısa sürede ölmeye başladılar. Ters giden bir şeyler olduğu kesindi. Ertuğrul Bey zamanın hekimlerine durumu inceletti. Ölümlerin sebebi zehirlenmeydi. Rum mahallesinden Söğüt’teki Kayı Obasına doğru akmakta olan dereye  Rumların yer yer suya zehir karıştırdıkları anlaşıldı. Ertuğrul bey talimat verdi, Söğüt’e yaptıkları mescidin içine bir kuyu kazdılar. Suyu buradan içmeye başlayınca ölümler bitti. Hala orada duruyor, Söğüt’te, Kuyulu Cami. Dere de bu küçük caminin önünden hala akmaya devam ediyor. Öyle bir çözüm üretmiş ki o günden bu güne, yaklaşık yedi yüz yıldan beri  kimse zehirlenmeden dolayı ölmüyor.

    Son zamanlarda  aynı olmasa da, benzer sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Yoksulluk  diz boyu olmuş. Diğer yandan ise binlerce kişi makamları görevleri çok önemliymiş. Bu sebeple iki maaş, üç, beş, on, onbeş maaş alanlar mı ararsın. Bu da yetmez gibi huzur hakkı diye bir şey uydurmuşlar, fakirin on maaşına bedel. Huzurunuz batsın.

   Diğer yandan, şehir hastaneleri, oto yollar, köprüler gibi yap işlet devret adı altında  hazine ödemesi garantisi bir yandan, yüksek fiyatlar  diğer yandan, kanımızı emiyorlar.

   Dört koldan ilerlerken, madenlerimiz, fabrikalarımız ormanlarımız zeytinliklerimiz, göllerimiz, derelerimiz, yaylalarımız, sularımız, meralarımız, dağımız, taşımız, talan edilmeye devam ediyor. Liyakatli insanlar kenara itilmiş, gidebilen yurt dışına gidip kendine bir hayat kurma gayretinde, bir kısmı çaresizce  beklemekte. Önemli makam ve mevkilerde dayısı olmayanlar yardıma muhtaç, sadakaya muhtaçken, dayısı olanlar zenginliğin, gücün sefasını sürmekte.

    Zor günlerdeyiz zor. Yine suyumuza zehir katıyorlar. Bize bir Ertuğrul gerek.

Bu yazı 860 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum