Ali Çetinkaya

Ali Çetinkaya


Cürete bak

17 Ağustos 2023 - 16:53

Geçtiğimiz günlerde Halil Konakçı adındaki bir sözde hoca, hem de Diyanet’in kadrolusu olup, bizim vergilerimizden maaşını alan sözde hoca, Hatay Arap toprağıdır, Fransız işgalinde kalsa daha iyiydi. Türkiye’ya katılınca ezan okutulmadı. Diye bazı haddini aşan laflar ettiğini medyada yayınlanan videolardan ibretle izledik.

Bak hadsiz herif. Hatay öyle kolayca vatan topraklarına katılmadı. Büyük bir mücadele sonunda Atatürk’ün hasta halinde diplomatik mücadelesi ve Türk Ordusu’nun gövde gösterisiyle belli bir sürecin sonunda vatan topraklarına katıldı. Tarih cahili, bu katılma Atatürkün vefatından sonra 1939’da gerçekleştirilebildi. Cahil aklınla üstadınız! Fesli Kadir’in tarihinden okuduğunuz gibi kendi ifadenle 1938’de değil.

Dünyanın hiçbir yerinde kendi vatanının toprağını bir başka devletin elinde kalsaydı diyen bir kişiyi normal karşılamazlar. Devletin ilgili birimleri, en başta bu şahsın kendi kurumu böyle biri hakkında gereken işlemi yapar. Fakat bizde tam tersi oldu. Cumhurbaşkanı baş danışmanı Oktay Saral, bu şahsa sahip çıkmalıyız ifadelerini muhterem hoca efendi diye hitapla değerlendirdi.

Tabi ki, sadece Halil Konakçı mı? Diyanetin başındaki şahıs, başkanı olduğu kurumu da laikliği de bu ülkede var eden Atatürk elbette. Bunu görmezden gelerek, laikliği benimseyen insanlarımızı yobaz diye nitelendirdi. Oysa bu ülkedeki insanların hangi siyasi eğilimde olurlarsa olsunlar% 90’ından fazlası laikliği benimsemiştir laiklik ilkesinin Anayasa’ya girdiği 05 şubat 1937 tarihinden beri uygulanagelmiş. Devlet ile din işlerini ayırmış, din taciri sözde hocaların mamasını kesmiştir. Türk Milleti’nin ekseriyesinin bu uygulamadan şikayeti yok iken acaba yobaz kim? Sorusunun cevabı kendisi ve bir takım kendi kibilerden başkası değildir.

Keşke Yunan galip gelseydi diyen meczuplardan, Hatay Fransız işgalinde kalsaydı diyen Halil Konakçı ve türevleri olan yobazlardan, Üsküp, Filibe, Burgaz, Kosova,Selanik gibi düşman elinde kalmış vatan toprakları için buraları kaybetmenin üzüntüsünü anlatan henüz tek kelime duymadık. Duyamayız. Çünkü bunlar vatanımızı işgal eden Yunan’ın, İngiliz’in, Fransız’ın, İtalya’nın işbirlikçilerinin bu günkü versiyonları.

Ne acıdır ki, bir çoğu milletin vergilerinden maaş alarak, Mustafa Sabri gibi, Dürrizade Abdullah gibi, Molla Sait gibi, İskilipli Atıf gibi, Seyit Rıza gibi, Şeyh Said gibi, Ali Kemal gibi, Damat Ferit gibi, sözde hoca Hüsnü Efendi( Hüsniyadis) gibi, tescilli vatan hainlerini kendi medreselerinde bir kahraman gibi, bir evliya gibi okutup, öğretiyorlar. Törenlerle anıyorlar. Delilsiz belgesiz bir tarih okumasıyla ve saçma sapan argümanlarla bu vatan hainlerini temize çekmeye çalışıyorlar. Devleti yönetenler de buna ses çıkarmayıp çoğalmalarına göz yumuyor ama, yakın geçmişte bunların benzer türevlerinden Fetö nün devletin varlığına kastetmesinden ders çıkarmamışlar sanki.

Sevr’i imzalayanlar, Kuvay-i Milliye’ye ölüm fermanı vermiş olanlar, Kuvay-i Milliye’yi İngiliz korkusu ve baskısıyla durdurmak ve Yunan işgalinin önünü açmak için Kuvay-i Milliye’nın üzerine Anzavur’u gönderen bu hainler, sözde İslamcı yazarlar, sözde yazar ve sözde hocalar tarafından evliya gibi hürmet görüyor. Ve devlet bunlara müsamaha gösteriyor. İslamcılık ideolojisi de en çok bunlardan zarar görüyor.

Bu yobaz ideoloji hem ülkemizin hem de gençliğin önünü kapatmaya devam ediyor. Milleti de dinden soğutarak İslama en büyük zararı da bunlar veriyor.

Kıt zekalarını birleştirerek akıllarınca Türk Milleti’nin en büyük hazinesi İstiklal Savaşı’nı ve tarihi belgeleri kirletmek için adeta deliriyorlar. Geçmişten ders de çıkarmıyorlar.

Bu soysuzlara cevap vermesi için kimse Süleyman Nazif gibi, Mehmet Akif gibi, Şair Eşref gibi yürekli, usta kalemleri beklemesin. Gelmezler. Atatürk gibi, Kazım Karabekir gibi devlet adamlarını beklemeyin gelmezler. Börekçizade Rıfat Efendi, Çine’li Hoca Süleyman Efendi, zamanın Denizli müftüsü Ahmet Hulusi Efendi Manisa Müftüsü Alim Efendi gibi vatan millet sevdalısı, bu gün yokluklarının acısını çektiğimiz din adamları gibilerini kimse beklemesin, gelmezler.

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinden gücünü alarak, her kalem, her söz ve her yürek kendi gücüyle karşı durmak konusunda tereddüt etmemelidir. Meydan boş değildir. Bunu herkes görmelidir. Karşı duruşumuzu göstermedikçe daha fazlasına cüret edeceklerdir.

Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin.

Ne mutlu Türk’üm diyene!
 

Bu yazı 862 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Ali Yavuz
    8 ay önce
    Evvelden diyanet yoktu, din adamları sınıfı da yoktu. Diyaneti kuran, din adamları sınıfını var eden Atatürk'tür. Niye bunu yapmıştır? Dini ve dindar kitleyi kontrol altında tutmak için. O zaman iyi olmuş olabilir ama halk ''dindar'' partileri iktidar yapınca sorun ortaya çıkıyor. Atatürkçülerin zoruna gidiyor, gitmemeli. Milli mücadele milli birlik ve beraberlikle, dindar, milliyetçi, sosyalist kesimlerin işbirliğiyle başarıldı. Bunu görmezden gelmek yanlıştır. Mustafa Kemal Paşa'nın yanında olanlar, en yakın silah arkadaşları neden birbirlerine karşıt hale geldiler? Onlar hilafetçi, saltanatçı idi. Mustafa Kemal'de başlarda öyle söylemlerde bulunmuş ancak sonradan fikrini değiştirmiştir. Tek yönlü tarih bilgisi eksik ve çarpık olur.