Ali Çetinkaya

Ali Çetinkaya


Fay Hattı

21 Ağustos 2022 - 15:28

Tarihler 17 Ağustos  saat: 03.02‘yi gösteriyordu. Büyük bir gürültü, büyük bir sarsıntıyla  fırladık yatağımızdan. Tabi ki üzerine binanın enkazı çökmeyenler. Geceyi arabalarımızın radyolarından dinlediğimiz felaketin haberleriyle ve artçı depremlerle geçirdik. Sabah  etrafa baktığımızda, haberleri de aldıkça, Sakarya, İzmit, Gölcük ve Yalova’nın büyük ölçüde yıkıldığını, İstanbul’da da Avcılar’da felaketin  yıkımına maruz kaldığını öğrendik. Yaşayanlar, böyle bir felaketi daha önce ne yaşamışlar ne de geçmişte yaşanmışlığını duymuşlardı. Asrın felaketiydi. Gün ışıdığında mezarlıklarda kuyruk olmuş tabutlar, sıra mezarlar açan iş makinaları ve  ağlayan insanlar ilk günün  fotoğraflarıydı. Bu görüntüler bir hafta böyle devam etti. Bilanço ağırdı. Depremin şiddeti verilen resmi rakamlara göre 7.4,  ilerleyen zamanda da toplam ölen insan sayısı 17 bin 480  kişi,  285.211 ev yıkılmış, 42.902 iş yeri yıkılmış veye hasar görmüştü. Resmi olmayan rakamlara göre 50 bin-67 bin ölen, ağı, hafif yaralı sayısı da 100 bin civarında  olduğu söyleniyor. Gerçek verileri belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Yaklaşık 16 milyon insanımızın bu büyük felaketten  doğrudan ya da dolaylı olarak etkilendiği söyleniyor.

  Asrın felaketi olan  bu kara günün 23. yıldönümündeyiz. Acılar hala taze. Sakarya’da kent meydanında halkımız anma programında hafızalarımızdan silinmeyen o kara geceyi hatırlayıp, kaybettiğimiz insanlarımızı andılar. Allah milletimize bir daha böyle bir acıyı yaşatmasın.

 Aradan 23 yıl geçti, acılar hala taze. Ders çıkardık mı? Gelecek zamandaki olası felaketlere karşı ne kadar tedbir aldık? Yoksa sadece deprem vergisini de alıp laf mı ürettik? Devlet aklı gerekenleri yaptı mı?  Sakarya, İzmit, İstanbul kuzey Anadolu fay hattının üzerine kurulmuş. 1950’li yıllardan bu yana Türkiye’nin sanayii adeta fay hattının üzerine kurulmuş. Dolayısıyla nüfus da fay hattının üzerinde yoğunlaşmış. Bunun üzerine bir de hırsız müteahhitleri ekleyince felaketin alt yapısının devlet eliyle, devlet aklıyla oluşturulduğunu görüyoruz. O günlerden bu güne kaç hükümet geldi geçti. Hepsi aynı yolda ilerledi, ilerlemeye devam ediyor. Olası bir İstanbul depreminde Türkiye’nin ekonomisinin %45’i İstanbul’da oluşturulmuş. Nüfusun da yaklaşık dörtte biri burada. 1999 depreminden sonra 23 yıl geçmiş, hala kentsel dönüşüm gerçekleştirilememiş.

Sakarya’ya gelecek olursak tablo vahim. Depremde hasar görmüş binaların bir kısmı yıkmak yerine tamir edilip makyajlanmış. Ev sahipleri tehlikeyi bildiklerinden kendileri bu evlerde oturmuyor. Kiraya vermişler. Çoğunda üniversite öğrencileri ve yoksul insanlar oturuyor. Yetkililer bu çürük binalarda kaç öğrencinin kaldığını araştıdılar mı? Biliyorlar mı? Bir araştırmacının paylaştığı verilere göre 12 bin- 16 bin civarında öğrencinin bu evlerde kaldığı söyleniyor. Bu çocuklar milletimizin, devletimizin geleceği.

23 yıldan bu yana şehri yönetenler ne yapmış? Şimdiki belediye başkanı diyor ki: 300 bin yapı incelemeye alındı. Şehrin yapı envaltelini çıkarıyoruz diyor. Felakete hazırlanmak ve Sakarya’yı buna uygun bir mimariyle dizayn etmekten söz ediyor. Yatay mimariyi savunuyor, planları bu şekilde yapıyoruz diyor. Yapılacak  çalışmalar için bakanlıktan onay alır almaz işe koyulacaklarından bahsediyor. 23 yıldan beri bir şey yapılmadığı gibi, daha izin alınacak. Elbette  şimdiki başkan daha göreve gelmeden bütün bu yapılması gerekenler yapılmalıydı. Bunlar artık konuşulmamalıydı. Geçmişteki  yöneticiler de vaatlerde bulunup bir bir gittiler. Umarım bu sefer geç kalınmış olsa dahi  deprem felaketi ve diğer afetlere  karşı en hızlı şekilde hazırlanır, olası felaketlerde önce can kaybı ve sonra da mal kaybı yaşamayız.

Acıları  içimize gömdük. Ama  hala hırsız mütehhaitlerin devlet kurumlarının binalarının yapımında  öncelik tanındığını görüyoruz. AFAD’ın Ankara’daki merkez binasında daha geçen hafta  fırtınada dış cephede ve çatıda kopmalar meydana geldiğine şahid olduk. Bunlara yaptırım, ceza uygulanmıyor. 17 Ağustos 1999 depreminde de Marmara bölgesi adeta yıkıldı ya da hasar gördü, yargılanıp cezaevine giren sayısı üç kişiydi. Bunlardan biri  basında çok yer bulduğu için çoğu kişinin bildiği Veli Göçer. Yalova’da  yaptığı site yerle bir olmuş, neredeyse site sakinlerinin tamamına yakını enkaz altında can vermiş, bu sebeple hapis cezası almıştı. Diğer iki kişi  Sakarya’dan, Ferizli’nin Bakırlı Köyü’nden  bir inşaat ustası Şerafettin C.   ile beraber çalıştıkları kalfası  Hasan Y. İdi. Aslında  yaptıkları hiçbir bina depremde yıkılmadı, biri hariç. İşlerini düzgün yapıyorlardı. Bu yıkılan bina da Hasan Y. ‘ın eviydi. Yani kendisi için yapılan ev. Deprem anında yıkılan tek  katlı  evin enkazı altında eşi ve bir çocuğu can verdi. Burada hile falan yok başka bir dıram yatıyordu. Hasan Y. Daha 4-5 yıl kadar önce evlenmişti.  Çocuğu da dünyaya gelince babası ve annesiyle birlikte geniş aile olarak yaşadıkları ev yetersiz gelmeye başlayınca kendisine iyi kötü bir ev yapmaya karar verdi. Ekonomik gücü o kadarına elverdiği için bazı malzemeler beklide eksik kullanıldı. Bir şey olmaz sanıldı. Ama oldu. Keşke devletimiz böyle durumlarda ihtiyacı olan insanımızın elinden tutsaydı, böyle bir çok can kaybı yaşanmazdı. Hasan Y.’nın eşi, çocuğu ve depremde hayatını kaybeden bütün insanlarımıza Allah’tan rahmet, geride kalan yakınlarına ve milletimize bir kere daha sabır diliyorum. İşte bu iki inşaatçımız da böyle hazin bir sebepten hapis cezası alan  diğer iki kişiydi.

Bu büyük felaketi unutmayalım unutturmayalım. Ders çıkaralım. Yetkililerden de yapılması gerekenleri isteyip, takip edip yaptıralım. Böyle büyük acıları bir daha yaşamayalım.

Bu yazı 686 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum