Yanan ormandan gelen çığlıklar ve önüne geleni yakarak, yutarak yükselen alevler, cehennem bu olsa gerek. Yanarak can veren yaban hayvanlarının çığlıkları insanda travma yaratacak boyutta. Yapılan müdahaleler yetmiyor, yangın yok ede ede yayılıyor.
20 Temmuz günü Geyve – Hacılar köyü ile Taşoluk köyleri bölgesinde başlayan orman yangını bölgeye yayıldı. Yine komşu köylerden Kozan Köyü ve Bozören köyleri ormanlık alanlar ve bir çok zeytinlik, meyve bahçesi ve buğday tarlaları ile Taşoluk köyünde bazı evler yanarak kül oldu.
Daha sonra Bilecik-Osmaneli ilçesi köylerine yönelen yangın, Geyve’nin Taşaoluk ve Hacılar köylerinden sonra Osmaneli’ye bağlı Ceceler köyü’ne sıçradı. İlerlemesi durdurulamayan alevlerin tehdit ettiği Osmaneli’nin Kızılöz, Borcak, Kazancı ve Büyükyenice köyleri boşaltıldı. Köylerin bir kısmı alevlere teslim oldu.
22 Temmuz günü, Söğütlü’nün Kantar mahallesi bölgesinde, yine aynı gün Poyrazler- Kömürlük Köyleri ormanlık alanda çıkan yangınlara müdahale edildi, neyse ki buralardaki yangın kontrol altına alınıp soğutma çalışmalaları devam ediyor.
Yangın afeti yaşayan bölge insanlarımıza geçmiş olsun diyoruz. Bir daha böyle acılar yaşanmasın diyoruz. Diyoruz da, bu sene kaçıncı yangın? Yangın bölgelerinde yaşayanlarla konuştuğumuzda aynı anda farklı üç dört yerde yangın başladığı beyanlar var. bazı yerlerde ormanı kasıtlı yakarken kamera görüntüleri var. kasıtlı yangın çıkaranlardan jandarmanın polisin yakaladıkları zanlılar var. Bunlardan tutuklanıp cezaevine atılanlar var.
Ormanlarımız saldırı altında. Düşman zayıf noktadan saldırıyor. Saldırıya açık olursan saldırır. Ekonomiye saldırıyorlar. Millet perişan, yoksullar ülkesine döndük. Tarıma ve hayvancılığa saldırıyorlar. Kendine yeten bir ülkeydik, şimdi hemen hemen her şeyi ithal ediyoruz.
Geçen yıl fındık tarımı başta olmak üzere kokarca denilen böcekle saldırdılar. Üreticiler hala mücadele etmeye çalışıyor. Yıllar önce 70’li yılların ikinci yarısıydı, patates böceği ile Türkiye’de patatesçiliği bitirme noktasına getirdiler. Geçtiğimiz yıllarda elektriğe saldırdılar, Türkiye’nin elektriğini bir anda kestiler. Eğitime saldırıyorlar. Zayıf noktalarımızı gördükleri an saldırıya geçiyorlar.
Bu kadar mı savunmasız kaldık? Hani dünya devleti diyorduk. Gücümüz, enerjimiz nereye harcanıyor? Egemenliğimize saldırıyorlar. Dünya tarihinin en şerefli milli mücadelesini vererek kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’nde egemenliğimize ortakçılar çıkıyor sahneye.
Su uyur düşman uyumaz. Savunmasız bırakılan her alan, her şey saldırıya uğrar. Yakın tarihimizde buna örnek çoktur. Ders çıkarmak gerekir. Bir tanesini paylaşayım sizlerle. Yıl 1911, henüz Osmanlı devletimiz ayakta. Hiçbir neden yokken İtalyanlar Trablusgarp’a saldırdılar. Yani bu günkü Libya’ya. Çünkü deniz kuvvetlerimiz orayı savunacak güçten düşmüştü. Orayla da yetinmediler, Ege denizinde 12 adalar diye tabir ettiğimiz adaları işgal ettiler ve Çanakkale boğazına dayandılar. Bunu fırsat bilen Yunanistan, Bulgaristan ve Sırbistan balkanlardan saldırdılar. İtalyanlarla anlaşma yapmak zorunda kaldık uşi antlaşmasıyla hem Trablusu, hem 12 adaları İtalyanlara bırakmak zorunda kaldık. Balkanlarda da yenildik. Düşman üç ülke İstanbul’a kadar geldi, Edirne resmen işgal edildi. Neyse ki daha sonra kendi aralarında bizden aldıklarını paylaşamayınca bir fırsattan istifade Edirne’yi geri alabildik.
Bu işler tarih boyunca böyle seyretmiştir. Bugün de böyledir. Savunmasız olduğumuz anlaşıldığı an vatan topraklarını işgale kalkışacak düşman sayısı epey fazla. Şöyle etrafımıza baksak çoğunun hemen yanıbaşımızda olduğunu görebiliriz.
Devleti yönetenlerin görevi devleti, milleti, varlıklarımızı, emeğimizi, bize ait ne varsa korumaktır. Bu ülkede ne varsa hepsi bizimdir. Bizim olanı devleti yönetenler korumak için yemin etmişlerdir. Yeminlerini tutmaya davet ediyorum.
Ormanlarımız vatandır. Vatanı korumak namus borcudur. Bu ülkenin, bu milletin buna gücü vardır.
Ali Çetinkaya
FACEBOOK YORUMLAR